18 Haziran 2017 Pazar

  
KAÇ

Sokak sokak, cadde cadde kendini aradığın şehrin koynundan kaç, kendine kendinden hiç olamayacağın kadar uzak olacağın diyarlara kaç. 

Uzaya kaç
Atlantis'e kaç
Bilecik'e kaç. 

Nefesini burnundan çektiğinde kendi ciğerlerinin içinde kaybolabileceğin ferahlıkta neresi varsa oraya kaç. Hiçbir şey istemeyi bile isteyememekten bıktığında hiçliğin ortasından kurtulamayacağın, evrenin merkezinde tüm gerçeklikten arınmış, o vakumlanmış boşluğa, ağaçlarının tıngırtısının tanrısal bi mizansene dönüştüğü, haykırdığında çığlığının yankılana yankılana acı içinde kulaklarına geri dönüşünü duyduğun hiçbir şeysizliğin ortasındaki o dipsiz kuyuya, o sonsuz boşluğa, hücrelerinin yıldız tozuyla bütün olduğu, o evrenin sonuna, her şeyin başına, tanrının bile bilemediği, ezelin ortasından ebediye dönüşen o sıfıra kaç. Defol git. 

Yeter ki artık her şeye yakın, kendine uzak olduğun illüzyondan uzaklaş.




12 Mart 2017 Pazar

the blue, and the black.



Bazen, gözümün önüne geliyor, on sekiz yaşımı mahveden adam.
Bazen fotoğrafını görüyorum, içimde ona karşı bi sevgi kabarmıyor değil.

İncecik bedenindeki zavallılığa karşı olan hafif bi acıma duygusuyla karışık, yağmurlu sabahların henüz gün doğmamış köşebaşlarındaki heyecana benzeyen bir şey bu. Mis kokulu. Keşke diyorum, incecik kollarındaki bu zavallılığı bastırmak için güçlü kimliklere bürünmeyi amaç edinmeseydi. Keşke incecik kollarının inceliğini ruhunun derinliklerinde de taşıyor olduğu gibi büyük bir cesaret ve yüreklilikle ortaya serebilseydi.

O, inceliğini güçsüzlük sandı, kabalığıyla maskelemeye çalıştı, oysa dünyanın en güçlü kollarıydı onunkiler.

Keşke öyle kalsaydı.

25 Şubat 2017 Cumartesi




Olmuyor, yapamıyorum.


Ölmek istiyorum, jilet arıyorum bulamıyorum. İlaç içiyorum. Çok içiyorum. Titriyorum, terliyorum. Dönüp duruyorum. Gebermek istiyorum. Biraz kusuyorum. Ölmüyorum. Biraz kusuyorum kimse bilmiyor. Ölüyorum kimse bilmiyor. Ben ölüyorum, kimse bilmiyor. Kimse öldüğümü bilmiyor. Ertesi gün tekrar diriliyorum. Tekrar ölüyorum. Her gün ölüyorum,  kimse bilmiyor.


"Gül kokulu bir defterin solup giden yaprağısın sen,
Dinmeyen ışıkların, dumanların tesirindesin
İnkar etmen gerekse de geçmişini, anılarını
Yedekte bir canın daha olsun, kedi  canını.."