5 Ekim 2016 Çarşamba



Yeni insanlar, yeni hayatlar, yeni yüzler, yeni sesler..
Yeni ortamlar, yeni yollar, yeni dünyalar, okyanuslar, denizler..

Gözlerimi kapatıp kendimi boşlukta hissediyorum, o boşluğa kendimi bırakmak ve sonsuza dek kaybolmak istiyorum.
Bulantı hissi kaplıyor içimi, neredeyim ben? Kimleyim? Bu insanlar kim? Benim burada ne işim var? Ruhumun, bu bedenin içine ait olmadığını ve burada olmamam gerektiğini hissediyorum. Koskocaman bir karanlık kaplıyor midemi. Avuçlarım terlemeye başlıyor.

Harap olmuş bir binanın son katındayım, bulantı hissi hayatımın hiçbir döneminde olmadığı kadar yoğunlaşmış durumda, gecenin karanlığında parlayan yıldızların ışığında kendimden emin adımlarla sonsuzluğa doğru ilerliyorum. Beynimde bir Cohen parçası dönüyor eski bir kasedin film sarılı dişlilerinin dönüşü gibi tıpkı, döndükçe bulanıyor bulandıkça dönüyor ve ayaklarımdan beynime doğru bir sıcaklık yayılıyor tüm bedenime, güzel bir akşam yemeği sonrası içilen şarabın sıcak bir duşta hissettirdiği kadar sıcak. Yıldızların ışığı parlıyor ve ben yürüyorum, sonsuzluğa. Birden bir çocuk gülmesi duyuluyor eski günler kadar eski ve güzel günler kadar güzel. Ben adım attıkça artıyor bu ses. Ben yürüyorum, ses gülüyor. Bir kız çocuğu bu elbette. Birden bir baykuş konuyor karşı evin penceresine ben görüyorum, seviniyorum. Birden bir karga geçiyor, ben gülüyorum. Küçük kız gülüyor ve Cohen şarkısında dans ediyorum, emin adımlarla. Birden bir adım atıyorum ve bütün dünya dönüyor. Otlar yükseliyor etrafımda, ağaçlar, çiçekler, hepsinin dalları rüzgar, hepsi birer sarmaşık gibi tüm bedenimi sarıyor, serin bir rüzgar olup çarpıyorlar bedenime, onlar yükseldikçe ben alçalıyorum. Yıldızların ışığı sönmeye başlıyor, kasedin dişlileri yavaşladıkça Cohen'in sesi sönüp gidiyor, küçük kızın kahkahaları gitgide artıyor yalnız.

Küçük kız sonsuzluğun kucağında kayboluyor.
Küçük kız gülüyor.